25 Mayıs 2014 Pazar

MAC Yaz 2014 Alluring Aquatic Koleksiyonu

Çok ilginçtir, Alluring Aquatic sessiz sedasız geçip gidiyor neredeyse. Oysa benim için gelmiş geçmiş en iyi MAC koleksiyonlarından biri. Bunda, koleksiyonun ana dokusunun Extra Dimension olması ve bu dokunun gelmiş geçmiş en iyi formül olmasının payı büyük elbette. Ve tabi ki ambalaj! Hello Kitty ve Barbie'den sonraki en güzel kutular. Parlak mavi üzerine üç boyutlu su damlacıkları, gerçekten Aquatic, gerçekten Alluring.

İrade!
Uzun süredir çok edepli davranıp kendimi koleksiyondan koleksiyona salmıyorum. Bunda da yine öyle oldu ve anneler günü için sadece bir bronzer ve bir ruj hak etmiş oldum. Fakat bütçeniz müsaitse ve benim gibi ömür boyu harcayabileceğinizden fazla allığınız ve henüz üst katmanı erimemiş tonlarca farınız yoksa Extra Dimension far ve allıklara bakmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Bu pudra formülü kabın içinde krem gibi duruyor ve dokununca aynı likitmiş gibi bir his bırakıyor, içinde sim olmamasına rağmen de cilde pırıltı veriyor. Kısaca: mükemmel.

Canım Mystical
Aldıklarıma gelince: Aphrodite's Shell Extra Dimension Bronzer ve Mystical Cremesheen ruj. Ruj hakkındaki görüşlerimi şu yazımda belirtmiştim. Bronzer içinse karışık hislere sahibim. İlk kez -ve son kez- okumadan etmeden aldığım bir ürün oldu Aphrodite's Shell. Bilgilenip gitsem daha koyu olan Delphic'i alacaktım muhtemelen ama MUA "Yazın bronzlaşmıyorsanız size bu olur" deyince "E kızın işi bu" deyip açık rengi aldım. Ve tam aradayım. NC25 cildimde görünüyorla görünmüyor arası bir yerde. Kazara güneş görüp NC26 olsam tenimde yok olacak. Dokusu, sürümü inanılmaz tabi, onlara laf yok. Tek derdim tonuyla. Elimde zaten TheBalm Bahama Mama gibi koyu bir bronzer olduğu için çok koyu renge ihtiyacım yoktu ama cildimde bir görünse fena olmazdı yani. Bilmiyorum, belki kışın karanlığında daha uygun olacaktır. Bir de içinde pembelik var, kesinlikle turuncu değil, ama o saçma MAC ışığında pembeliği görebilseydim almayacağıma eminim.

Kıssadan hisse: Yorumları okumadan bir daha MAC MUA'lere güvenip alışveriş yapmak yok!

Alluring Aquatic'ler teker teker tükenmeden en az bir tanesini kesinlikle edinin derim. Dokunması bile çok eğlenceli ^^

Ürün detayları için Temptalia'nın ilgili yazılarına bakabilirsiniz

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Tatil için makyaj çantası hazırlamak (kısa versiyon)

Geçen günlerde iş için ailecek kısa bir Avrupa seyahatine gittik. Tabi ki bir hafta önceden "ne alsam ne alsam?" krizleri başladı. Dikkatlice, çok dikkatlice düşündükten sonra makyaj çantama şu aşağıdakileri yerleştirdim:

Makyaj çantama attıklarım

Cilt için
+ Benefit Porefessional. Hem primer, hem cilt güzelleştirici, hem de minicik.
+Garnier BB cream ve resimde olmayan Real Techniques buffing brush (şöyle bişi)
+ MAC Pro Longwear kapatıcı NC25 (ve parmaklarım haha)
+ Nars Light Reflecting Setting Powder ve Sephora bebek kabuki'm, çantama atmak için de Sephora rectractable kabuki. MSF Natural'ımı veya Rimmel pudramı da alabilirdim ama gün içinde üst üste uygulayarak cildimi boğmak istemedim

+ MAC Aphrodite's Shell Extra Dimension Bronzer ve MAC 2007 yılbaşı koleksiyonu Heirlooms fırça setinden MAC 129 SE (gümüş olan). Bronzer tam dozunda, sadece hafifçe renk veriyor yani kaza olasılığı sıfıra yakın
+ MAC Peachykeen allık ve MAC Colour Forms koleksiyonu fırça setinden MAC 168 SE (siyah olan) Öyle bir renk ki hem ışıltılı olduğu için elmacık kemiklerini aydınlatmak için kullanılabilir, hem yeterince pembeliğiyle pembe rujlara, hem şeftali tonuyla kırmızı rujuma yakışır
+ Elbette Fix+ ama orijinal şişeyi götürmek yerine bir kısmını seyahat boy fısfısa doldurdum, böylece benimle uçağa da binebildi :)
+Çanta için de Essence coverstick. Normalde de hep çantamda ve asla kullanmıyorum, oysa çok iyi bir kapatıcı.

Gözler için
+ Elbette bir baz lazımdı, paint pot'lar gereksiz ağır olduğu için anneler günü sepetimden henüz siftahını yapamadığım TheBalm Put a Lid on It'i aldım yanıma, boyutu ve ambalajı seyahat için çok uygun! 
+ MAC Magic, Mirth & Mischief 2009 yılbaşı koleksiyonundan Smoke & Mirrors far paleti ve yine Heirlooms'dan 239 SE ile bir 217 (tek 217 her işi görür aslında ama tedarikli olmak istedim) Hem aydınlatıcı hem koyu renkleriyle çeşitli göz makyajı yapmaya uygun, veya tek rengi tüm kapağa dağıtarak doğal bir görünüm elde edilebilir.
+ Belki lazım olur diyerek Real Techniques Starter Set'ten kaş fırçası ve Core Collection'dan Detailer fırça.
+ MakeUp ForEver kahverengi liner, canım arkadaşım Deniz'in bulup bayılıp bana da kargoladığı L'Oreal Blackbuster siyah liner, Flormar'ın şahane kremsi "ultra" kalemlerinden siyah ve mor ile Maybelline Master Drama kahverengi kalem. Hem dramatik, hem doğal, hem de renkli göz makyajına hazırım!
+Maybelline Falsies maskara. Çünkü her maskara benim için eşit derecede yetersiz :)

Dudaklar için
Günlük bir renk (MAC Mystical), bir nude (Essence 05 Dare to Be Nude), canlı bir pembe (Essence 08 Colour Crush), daha da canlı bir pembe (Rimmel Colour Rush Rita Ora koleksiyonundan Rumour Has It), tabi ki bir kırmızı (MAC So Scarlet, çünkü pembe alt tonu allığın alt tonuyla uyum gösterebilir) ve sürümü kolay ve çok nemlendirici Revlon Lip Butter (Wild Watermelon). Kırmızıyı sürmek için bir de bebek dudak fırçası ekledim tabi ki.
Çantamda taşımazsam olmaz Neutrogena SPF 20 dudak kremini, eşime ve kızıma da sürmeyi ihmal etmedim :)

İşte akıllıca listem. Gereken her şey burada, fazlası yok. Sonra ne oldu? O yüksek tempoda çantadan sadece bunları kullanmaya zaman bulabildim!
Makyaj çantamdan çıkıp günışığı görebilenler
Tabi şapşal gibi Maybelline kaş kalemimi evde unutmasaydım Real Techniques açılı fırça da çantanın derinliklerinde kalacaktı. Bu noktada far paletindeki mat kahve de kaş doldurmada işe yaradı tabi ama renk o kadar pigmentli idi ki bir kere daldırmam yettiği için makyaj çantasından "gerçekten" çıkmış olmadı.

İş görüşmesi sırasında kullandığım tek farı ve MUFE liner'ı da saymıyorum. İkinci görüşmede ihtiyaç bile hissetmedim...

Cildimi düzeltip gözlere canlılık verdikten sonra dudaklarımı da azıcık parlatmak bana yetti. Ve bol bol Fix+.

Sözün özü: Issız ada testi yapın kendinize, neyi kullanmadan rahat hissedemezsiniz? "Hiç yapmasam da olur..." diyorsanız bana kalırsa hiç makyaj malzemesi götürmeyin. Benim için cilt çok önemli çünkü eşim bizi durmadan fotoğraflıyor ve cildimin fotoğraflarda iyi çıkmasına önem veriyorum. Cildiniz zaten süperse ne gerek var? Şahane dudaklarınızı öne çıkarın siz de... ve saire.
Önemli olan gereğinden fazla yüklenmemek, dönüşte aldıklarınızı koymak için çantanızda yer açmanız gerekecek ;)

Aslında bu yazıyı cilt ve saç bakımını kapsayacak şekilde uzatacaktım fakat onlar daha kapsamlı bir yazının konusu olsun.
Tatil mevsimi açılıyor, daha detaylı bir yap/yapma yazısı lazım olacak nasılsa :)

Koleksiyon MAC rujlarım

Aşırı derecede yoğun tempolu çalışma dönemim nihayet dün bitti ve biter bitmez yeni bir post ile karşınızdayım!

Geçen gün Ruby hanımla MAC rujlarından bahsederken hangilerini tavsiye edeceğimi sordu bana. Bir an durup düşününce fark ettim ki birkaç tanesi haricinde koleksiyon ürünü olmayan rujum yok aslında! Bu koleksiyon çılgınlığının seviyesi hem şaşırttı beni, hem de zaten her zaman elime geçirebileceğim ürünleri stoklamamış olmama sevindim açıkçası.

Böylelikle elimdeki tüm LE rujları fotoğraflayıp kısaca yorumlamaya karar verdim, belki MAC bunlardan herhangi birini repromote edecek olursa (bir başka koleksiyon ile tekrar piyasaya sürmek) bir fikir verebilir en azından.

Big Bow, Warm Me Up, Viva Glam Cyndi, Sci Fi Delity, So Scarlet, Mystical, Prolong, New Temptation, Rusty, Swelter, Rapturous, Double Dare, Petite Indulgence

Big Bow: İhtişamlı Hello Kitty koleksiyonundan ne yazık ki elimdeki tek ürün. Deli pırıltıları olan mavi bazlı bir pembe. Hiiiiç bana göre değil, üç kere falan kullanmışımdır belki. O sıralar iyice çılgın koleksiyonerlik yaptığım için artık durma kararı almıştım. Bu da doğumgünü hediyesiydi, bana kalsa bu rengi seçmezdim ama koleksiyondaki tüm ürünler bitmiş ve eşim bana bunu bulabilmişti. Keşke hepsi benim olsaymış <3

Warm Me Up: Hiç hatırlamadığım Warm&Cozy koleksiyonundan, çok isteyerek aldığımı iyi hatırladığım bej pembe. Pigmentli dudaklarımda, "normal insanların" nude dediği renge ulaşıyorum. Çok seviyorum, bir benzeri yok bence.

Viva Glam Cyndi: Viva Glam serisini ve güçlü davasını hepimiz biliyoruz. Bu davayı ara ara LE rujlarla ve lipglass'lerle canlandırıyorlar. Cyndi de, Lady Gaga & Cyndi Lauper koleksiyonunun bir parçası olarak çıkmıştı. Gaga'lar yok satarken buna bakan olmamıştı o dönem ama ben hastası oldum. Dudaklarda bir kırmızıcı olarak bu mercan kırmızıya karşı koyamazdım elbet. Bu arada kendisi çok uzun süredir kayıptı ve yasını tutuyordum, bir gece kafamda aniden bir ampul yandı ve artık kullanmadığım bir gece çantamın içinden gün ışığına çıkıverdi <3

Sci Fi Delity: Aaaaah, turuncu ambalajı ve sıcacık renkleriyle güzeller güzeli Neo Sci Fi koleksiyonu. Bundan daha iyisi gelmedi diyebilirdim, şu anda standlardan bize bakan Alluring Aqua'ya kadar tabi. Süper yaz koleksiyonunun süper yaz rengi, pırıltılı bakır. Çok az kullanıyorum ama performansı hala ilk günki gibi. 6 sene olmuş, vay canına...

So Scarlet: Adımı aldığım Cult of Cherry koleksiyonu. Bu da olabilecek en iyi sonbahar koleksiyonu idi sanırım, veya o zamanki makyaj trendleri bana en uygun olanlardı da diyebiliriz. Kırmızıların en güzeli, kullanmaya kıyamıyorum öylesine güzel bir kırmızı. Dudaklara pıt pıt şeklinde sürüldüğünde hafif bir vişne çürüğü rengi olarak da kullanılabiliyor.

Mystical: Koleksiyonun en genç üyesi, Alluring Aqua'daki en güzel şey, diğerlerinin aksine hala MAC'lerde bulabileceğiniz harika bir gül rengi. Swatch'larını görür görmez aşık oldum, dudaklarıma sürdüğümde de beni hayal kırıklığına uğratmadı. MAC'in son zamanlardaki en iyi koleksiyonunun en iyi ruju, Cremesheen'in çok iyi bir formülasyonu. Bebişim <3

Prolong: İyi haber, bu arkadaş Pro Longwear Lipcreme serisinde permanent. (Fotoyu çekerken bu rengin seride olmadığını sanmıştım) Kötü haber, en kötü kırmızı rujum sanırım. Kuzenim hediye ettiği için elden çıkaramıyorum, bazen bitsin ümidiyle sürüyorum işte. Pro Longwear serisini öyle sevmedim ki seriden diğer rujum Soft Sell kardeşime gitti.

New Temptation: LE çıkıp permanent olan bebişlerden, Sheen Supreme'lerin mercanı. En azından bende mercan duruyor, MAC'e sorarsanız mavi bazlı bir kırmızı. Yine yaz için harika bir renk ama eriyor.

Rusty: Bu kışın bombası Huggable serisinden, her yerde tükendiğini sanırken karşıma çıkan -adı üzerinde- pas kırmızısı. Denediğim en harika MAC formülü. Umarım permanent olarak geri gelir çünkü dudakları -yine adı üzerinde- böylesine kucaklayan başka bir MAC dokusu yok <3

Swelter: Sheen Supreme'ler yokken, Slimshine'lar vardı. Ve birkaç kere rüzgar gibi geçtiler. Bu arkadaş da Cool Heat koleksiyonunun bir parçası olarak ortaya çıktı. Turuncu bazlı bir kırmızı ve o kadar seviyorum ki kullanmaya kıyamıyorum. Slimshine'lar pek kalıcı değiller ama sahil için ideal. Belki geri gelirse falan ^^

Rapturous: Yine Cult of Cherry, yine şahanelik. MAC'in nedense üzerini örtmeyi tercih ettiği Mattene serisinin harika bir örneği. Adı üstünde, mat. Mat olmasına rağmen dudakları kurutmuyor da üstelik. Olabilecek en güzel kırmızı bu sanırım, şarap kırmızısı. İncecik tüplerinin dokusu NARS ürünlerine benziyor. Geri geleceklerini bilsem bunu on kere bitirmiştim.

Double Dare: Bu arkadaş niye fotoda bilmiyorum, Cremesheen Lipglass ailesinin permanent üyesi. Tabi en başta koleksiyon üyesiydi, hala bozulmuş değil (tütütü).

Petite Indulgence: Kullandığım en güzel gloss rengi. Ve limited! :( Bunun gibisi gelmedi, ısrarla gelmiyor. Tüpte birkaç damla kaldı ve kullanmaya kıyamıyorum. Kalıcı, kapatıcı ve mükemmel ötesi bir pembe. CremeTeam koleksiyonu ile çıkan her şey gibi bu da şahaneydi. Ama diğerleri kalıcılık hakkı kazanırken bunu nedense yok ettiler... Geri dön :(

Cremesheen serisi ilk çıktığında onlar da LE idi ve Creme In Your Coffee, Ravishing, Party Line, Speak Louder ve Fanfare'i  hemencecik sepete atmıştım. Elimdekiler ilk üretimler olduğu için felaket durumdalar: Ravishing paramparça oldu atıldı, Fanfare sıcağa dayanamayınca eritildi dudak kremi oldu, Speak Louder kutusunda eriyik halde kendisiyle ilgilenmemi bekliyor. O yüzden fotoğraflamadım. Diğer ikisi neyse ki sağlam ve kullanılır durumda, herhangi bir MAC standında kendileriyle karşılaşabilirsiniz :)

Bu yazıyı yazdıktan sonra aklıma, rengine bayılmama rağmen formüllerinden nefret ettiğim için elimin hiç gitmediği lipglass'larım geldi. Russian Red hariç hepsi limited imiş! o_O (İki tane de A Tartan Tale yılbaşı koleksiyonundan kalma minik lipglass'ler olacaktı ama nerede olduklarını bulamadım...) Onları da hemencecik özetleyeyim.

2N, Viva Glam Cyndi, Cult of Cherry, Viva Glam I, Red Devil, Soft & Slow, Pink Grapefruit, Naked Space, Perennial High Style
2N: Nude çok modaydı, herkes çok övüyordu, repromote idi, dayanamadım aldım. Beeeeeeeelki 1 kere kullanmışımdır. N Collection'dan. (Yok yok, N'den değil. Bunu da Warm&Cozy'den almıştım sanırım.)

Viva Glam Cyndi: Ruju almışken neden lipglass'ı da aldım? Çünkü beşinci sırada duran Red Devil'a benzeyen bir parlatıcım olmalıydı. Çok yakın değiller ama çok iyi bir renk. Pişman deYilim!

Cult of Cherry: O kadar övdüğüm koleksiyona ismini veren parlatıcıyı almayacak mıydım? İçinde kırmızı pırıltılar olan bir kırmızı. Kırmızının doruğu.

Viva Glam I: Parlatıcısı da mı var? Evet, bir ara çıktı. Aldığımı hatırlamıyorum bile ama Stroke of Midnight koleksiyonundan imiş. Kremsi kahve tonlu bir kırmızı, rujuyla çok uyumlu.

Red Devil: Yine geçmişte kalmış muhteşem ötesi bir koleksiyon: Blonde Redhead Brunette. Koleksiyondan aldığım tek dudak ürünü buydu sanırım. Hem mercan hem pembe, çok biricik bir renk. Dudaklarımda Red Devil ile 8 aylık hamile bir fotom var, hiç bu kadar güzel görünmemiştim herhalde. O yüzden yedeklemek istedim ve Viva Glam Cyndi'yi en yakın renk olarak stokladım.

Soft & Slow, Pink Grapefruit, Naked Space: Neo Sci Fi'dan tüm parlatıcıları toplamışım belli ki :) Nude olan hariç pişman değilim, morumsu gül ve pırıltılı turuncu renklerini her tatilde yanımdan eksik etmiyorum. Bronz tene çok yakışıyorlar.

Perennial High Style: Bu arkadaş, MAC koleksiyonerliğini bırakmadan önce daldığım en son koleksiyondan yadigar: Give Me Liberty of London. Renkli çiçekli kuşlu beyaz ambalajlarıyla (Liberty London stili) ve muhteşem color story'leri ile çok iyi bir koleksiyondu. Bu da bebek pembesi ve tabi ki yapışkan olduğu için aramız pek iyi değil. Çiçekleri de silinmeye başladığı için üzgünüm :(

İşte bu kadar. "Bu bana ders olsun" bir postu gibi dursa da bunca üründen neredeyse sevmediğimin olmaması koleksiyonerliğimi akıllıca yürüttüğümü düşündürdü bana. Demek ki iyice bakınıyorum, okuyorum, sonra karar veriyorum (genelde!). Bundan sonra ilgimi çeken her koleksiyon sırasında fikirlerimi paylaşmaya karar verdim, belki size de bir faydası olur.

Bu arada uzun aralarla yazdığımız blog'umuzun ne kadar takipçisi/talepçisi olduğunu bilmediğimden renkleri elimde swatch'lamakla uğraşmadım. İsteyen olursa ekleyebilirim.

Hoşdöndük ve yakında görüşmek üzere!

16 Nisan 2014 Çarşamba

Gratis'e koşun

Biz makyaj hastalarına müjde gratis mağazalarına real techniques fırçalar gelmiş. Dün baktığımda dolu olan reyonda bugün birkaç tane ürün kalmıştı. Ben daha önce kozmela'dan expert face brush almıştım. Şimdi de blush brush ve göz makyajı için starter setini aldım. Ancak daha yıkayabildim. Kullanım deneyimlerimi sizinle paylaşamayacağım henüz. Ama ilk dikkat çeken özellikleri yumuşacık olmaları. Ha bu arada expert face brushdan her kadında olmalı mutlaka. 

Sanırım watsons mağazalarında da satılmaya başlamış. Kaçırmayın. Bu arada real techniquesin web sitesinde tüm fırçalarının nasıl kullanılacağına dair videolar var. Fyi

1 Nisan 2014 Salı

Mart güzelleri vol.3: Hediyeler ve ötesi

Sadece eşimin değil, blog arkadaşlarımın da beni hediyelere boğduğu bir ay oldu mart ayı.

En başta Carbon ve Ruby hanımların, Gratis indirimini görür görmez benim için sepete attıkları fırçalar: Give Crease a Chance ve Crease, Love & Happiness. İkisi içinde diyeceğim şudur: Bu fiyata daha iyisi Şam'da kayısı. Hatta ezik hissetmesinler diye 217'lerimi bıraktım, makyajımı bunlarla yapıyorum bir süredir. Give Crease a Chance'in geniş tarafını kaş altını MAC Shroom ile aydınlatmak için, çift renkli tarafını crease'i dağıtmak için kullanıyorum. Crease, Love & Happiness'ın karıştırma fırçasını, göz kenarlarıma uyguladığım için koyu renkler için kullanıyorum. Dörtlünün en kötüsü olan minik uygulama fırçası bile o kadar kötü değil: MAC Melon ve MAC Blonde's Gold pigmentlerimi uygulamak için kullandım, gayet iyi sonuç verdi.


Arından Raffine hanımın MAC 263 hediyesi geliyor. Uzun zamandır gözümün olduğu bu fırçanın Blacktrack için biçilmiş kaftan olduğunu düşünmüştüm ama bence asıl görevi göz altı farını dağıtmak.

Öte yandan yine Carbon ve Ruby hanımların benim için aldığı rujlar var. 
Markasını aklımda tutmayı başaramadığım Portekiz markası bu ışıltılı mercan, hafif dokusu ve parlaklığıyla yaz için biçilmiş kaftan. Bu yumuşaklığa rağmen pigmentli dudaklarımda iyi bir kapatıcılığa sahip. Şahane bir plaj rengi olacağını hissediyorum ^^

Essence'ın Dare to Be Nude'u ise senelerdir aradığım, anglofonun MLBB (My Lips But Better) dediği, MAC Cream in Your Coffee'de çok yaklaştığım ama yakalayamadığım, MAC Kinda Sexy gibi renklerin pek çokları için ifade ettiği şey: şahane nude. Koyu pigmentli dudaklarımda ölü veya eğreti durmuyor ve aradığım etkiyi veriyor <3


Ve siparişini şubatta verdiğim ama kendilerine martta kavuştuğum Sigma fırçalarım. Hediye post'undalar çünkü paketimin içinden bir de hediye E05 fırça çıktı ^^ (Fotonun netliği korkunçmuş, kusura bakmayın.)
Guruların çıldırasıya övdüğü F80 Flat Top Kabuki, P80 Precision Flat ve P86 Precision Tapered. Kabuki için tek söyleyeceğim: devcileyin bir hayal kırıklığı. Fondöteni öylesine ağır uyguluyor ki bu vlog'larda bir şeyleri yanlış mı anlıyorum diye şüpheye düştüm. P80 de aynı şekilde, lekelere kapatıcı uygulamada MAC109'uma muadil diye aldım, kapatıcıyı tüm yüzüme yaymayı tercih etti. Neyse ki P86 gözaltı kapatıcısını iyi uyguluyor da sinirden oturup ağlamama gerek kalmadı. Bir de kendisiyle Nars Light Reflecting pudrayı göz altlarıma uygulamayı deneyeceğim, bakalım aklımdaki etkiyi verecek mi?
E05'e ile laf yok. Ufacık boyu var, türlü türlü huyu var. Hem eyeliner çektim kendisiyle, hem nokta atışı kapatıcı uyguladım. Kassam kaş bile doldururum ama onca açılı fırça arasında gerek yok :)

Hazır fırçalardan girmişken Avon, Flormar ve Essence fırçalarımdan da bahsedeyim bari :)
Avon'un açılı yüz fırçası çok ürün alıyor ve hemen ağzı yüzü dağılıyor. Belki ürüne can havliyle yapışması açısından krem allıklar için iyi olabilir. Far fırçası ise inanılmaz fiyatlı bir MAC 239 muadili: çok ürün alıyor, tam yerine yerleştiriyor. İkisi de 10 liranın altında, şans vermeli.

Flormar'ın blending ve concealer fırçaları. Blending'i smokey diye satıyorlar, kıl oluyorum. Her göz makyajı blending gerektirir canlar, öğrenin. Sert ama başarılı. Bir MAC 224 değil elbette ama görevini yapıyor. Ürün alması sıkıntılı ama zaten blending'de farın fazlası zarar olduğu için önemsemiyorum. Concealer fırçası ise gayet iyi. Sigma'm geldiğinden beri kendisini bir kenara attım ama şimdi yıkadım ve kendisini Paint Pot için deneyeceğim. Fiyatları hatırlamıyorum ama gayet uygundu. 
Flormar'ın yüz fırçaları. Allık fırçası korkunç sert, önce onu diyeyim. Ürün alması pek zor Nars Light Reflecting için kullanıyorum: eh işte, fiyatına göre iyi tabi. Ve çakma Duo Fibre. Duo Fibre diye aldım, meğer tek kılı iki ayrı renge boyayıp çift kıl etkisi elde etmişler. Hayret hayret. Uygun diye aldım, 26 lira. İki gün önce aldığım için kullanma fırsatım pek olmadı. Önce fondöten deneyeceğim kendisiyle, ardından MAC Merrily gibi koyu renk allıklarımı. Yorum yazarım.


Ve son olarak Essence eyeliner fırçası. Blacktrack için aldım, olmadı. Kaş doldurmada kullanıyorum. 5 lira civarıydı, tabi ki pişman değilim :)


Nisanı boş geçmem gibi gerekiyor, değil mi? Hmm, sanmıyorum :)

Önceki yazılar:
http://makyajlobisi.blogspot.com.tr/2014/03/mart-guzelleri.html
http://makyajlobisi.blogspot.com.tr/2014/03/mart-guzelleri-vol2-mac-surprizi.html

31 Mart 2014 Pazartesi

Mart güzelleri vol.2: MAC sürprizi!

Bir önceki post'ta bu ay alışverişe doymadığımı belirtmiştim. Bunlar da eşimin bana sürprizi... sürpriz derken arayıp "MAC'teyim, ne istiyorsun?" diye sormasından bahsediyorum :)

Sürpriz hediye paketim! Acaba içinde bilmediğim neler var :P


Ta-tam! Dilek kutumdaki Typographic! Gerçekten de dumanlı gözler için tek geçeceğim bir far. Hemen bir gece makyajında denedim ve inanılmaz kolay karıştı, şahane sonuç verdi. Tek kelimeyle mü-kem-mel.
 


Yolda rastgele bir insanın gözünde gördüğümden beri aylardır peşinde koştuğum ve bulamadığım mürdüm rengi meğer MAC'te beni beklermiş! İsmi de Sketch imiş! Senelerce içindeki pırıldaklar yüzünden kaçındığım MAC Sketch, tam aradığım mürdüm sonucu verdi gözlerimde. Bu da dumanlı gözler için başka bir tercih. Göz kapağıma Sketch'i sürüp crease'in iç tarafında MAC Bisque, dışında MAC Wedge ile karıştırıp aradığım göz makyajına ulaştım <3
 


Bu da yeni Mineralize Skinfinish Natural'ım! Üç kutudur kullandığım Medium Plus bir süredir yüzümde fazla pembe durmaya başlamıştı. Nedeni, bir önceki post'ta da belirttiğim üzere NC35'den NC25'e göç etmemmiş meğerse. Tabi ben de bunu bir fırsata çevirip telefon siparişime Medium rengini ekleyiverdim. (Eşimin fiyat hakkındaki görüşü: "Body Shop'tan onca şey aldırmıştın hepsine bunun kadar ödemiştim!") Cildime şahane uydu fakat kullanmaya resmen kıyamıyorum şu anda :)



Bu da karşılaştırmalı swatch'lar. Tenimde korkunç pembe görünen en üstteki MSFN Medium plus, en alttaki MSFN Medium. Gördüğünüz gibi müthiş bir kapatıcılıkları var. Ortadaki ise Rimmel Stay Matte Silky Beige. Onun yapısı ise incecik ama harikalar yaratıyor.


Mart güzelleri hala bitmiş değil! Bir sonraki post, mart hediyeleri <3 

Bir önceki ve bir sonraki yazılar:

Mart güzelleri

Mart ayı post anlamında fazlasıyla kısır geçmiş olsa da; kozmetik alışverişi anlamında, bahar gelince aniden topraktan fırlayan goncalar gibi, kış rehavetini üzerimizden atıp çılgıncasına kozmetik mağazalarına daldığımız bir ay oldu.
Her alışverişim ile "Tamam bu son. Mart ayını kapattım. Tamam başka almayacağım..." diye kendimi ikna etme çabalarıma rağmen 29 mart tarihi itibariyle hala Watson's senin MakeUpForEver benim fink atıyordum.
Neyse ki mart bitti! 
Gel gelelim ganimetlerime...
Hiçbirini uzun uzun yorum yazacak kadar kullanmış değilim ama önümüzdeki post'larda nelerden bahsedeceğimle ilgili küçük bir fikir verebilir.

The Balm'ın Bahama Mama'sı. Aldığım ilk bronzer ve buna rağmen neredeyse her gün kullanıyorum. Herkesin uyardığı o kirli görüntü arada bana da olmuyor değil fakat yumuşak bir elle uygulandığında güzel bir "ışıltı" veriyor. Tabi ışıltı dediğime bakmayın, tamamen mat. Uygulama için 187SE fırçamı kullanıyorum.


Çok methini duyup almadan edemediğim MAC Prolongwear Concealer. Kaç yazdır doğru düzgün tatile çıkamadığım için rengim NC35'ten NC25'e kadar açılmış, neyse ki netten gözü kapalı almamışım. Yüzümdeki korkunç sivilce lekeleri için kullanıyorum. Övüldüğü kadar yok bence. O kadar blending'e rağmen cillte varlığını belli ediyor. Pompası da denildiği kadar müsrif, çok çok çok yavaş bir şekilde MAC numune kavanozlarından birine bir pompa sıkıyorum, üç gün kullanıyorum. Pişman değilim ama bitince yeniden almam. Sigma Precision Flat P80 ve parmaklarımla kullanıyorum.

 

Blacktrack Fluideline! Methini az mı duyduk senelerce. En sonunda, Raffine hanımcığımın elinden muhteşem bir liner'a dönüştüğünü görünce almadan edemedim... Pişmanım! Emektar MUFE Aqua Liner'ımın yanında bu ne ki... Birkaç saat içinde kuyruğu dağılma, akma yapmaya başlıyor, hem de Painterly Paint Pot'un üzerinde! Rezillik. Sigma'nun hediye gönderdiği E05, Raffine'ciğimin hediyesi MAC 273, Coastal Scents ve Essence açılı fırçalar ile denedim. İstediğim sonuca ulaşabilmiş değilim. Bunu bir an önce bitirip bildiğimden şaşmamaya kararlıyım. Yaşasın MakeUpForEver!

Ruby hanımın tavsiyesi Sudocrem. Kızımın bebekliğinde bile itibar etmediğim bu kremin (Anneler SebaMed pişik kreminden şaşmasın) cilt lekeleri ve sivilceler üzerindeki etkisini okuyan Ruby hanım ile birer tane attık çantamıza. Sivilceleri kurutma etkisine ikna oldum fakat lekelerde henüz bir numarasını görmüş değilim.


Eczaneye girmişken bu arkadaşları çantaya atmasak olmazdı. İki tanesini 70 liraya bulunca dört tane kapıverdik. Bunun da çok numarası yok. Evet, siliyor. Ama makyajın üzerinden elli kere pamuk ile geçmektense bir kere Green Gel Cleanser ile yıkamayı tercih ederim. Fakat her seferinde Bioderma Sensibio H2O ile kalıntıları temizlemekten geri kalmıyorum. Temizleme rutinime iyi bir ek. İlginç olan ise sanırım cildimde sivilcelenmeye neden oluyor, kontrollü bir deney ile sonucu bildireceğim.


Sıra geldi Ruby hanım ile Sephora alışverişimize. İlk hedefim Benefir Porefessional idi ve gördüğünüz gibi kaptım. Fakat kendimle çok mücadele etmem gerekti. Şu minnak tüp için 100+ lira hiç akıl karı değil. Ama ciltteki etkisi gözle görülür derecede. Yaşlandıkça açılan gözeneklerimi örtüp beni tazecik yapıverdi yine. Buna rağmen değmez diyorum. Hevesimi aldım, bu bitince daha ekonomik seçeneklere yöneleceğim. Nasılsa ben bu tüpü tüketene kadar porefessional teknolojisi marketlere düşecektir ;)


Mağazaya girdiğimizde hiç aklımızda olmayan şey ise bu rujlardı: Sephora Rouge Infusion. Sephora bunlara dudak mürekkebi demiş, dediği kadar da var. İkinci rengi deneyeceğim diye ilkini silerken dudaklarımı parçaladım. İlk sürüldüğünde hafif alkollü bir his veriyor fakat dudaklarda hemen eriyiveriyor ve yokmuş gibi hissettiriyor. Renkler muhteşem. 12 rengi var, tabi ki benim elim koyuların bulunduğu sağdakilere kaldı. (Ne yazık ki dudaklarım açık renk kaldırmıyor) Benimkiler Ruby Extract ve Coral Extract. Bir sorun var yalnız, bunları aldığımı sürekli unutuyorum :)


Nars Light Reflecting Pressed Setting Powder da Sephora'ya gidişimdeki diğer amacımdı. Ve tükenmişti. O kadar yol tepip "Kalmadı"yı duyunca yüzümdeki üzüntüyü gören Nars görevlisi Melek hanım hemen insiyatifi ele aldı ve en kısa zamanda pudramı getirtti. Ben de üşenmedim onca yolu tekrar gittim. Gayet seviyorum kendisini, ilk Nars ürünüm olduğu için de kutusuna dokunmadan edemiyorum :) Fakat cildimde öyle gözle görülür bir etkisi olduğunu söylemeyemeyeceğim.


Bu da yine blogger'ların, vlogger'ların öve öve bitiremediği Rimmel Stay Matte pudra. Ve evet, o kadar iyi. Pudraladıktan sonra burnuma bakmaya doyamıyorum! Bendeki rengi 05 Silky Beige. Çok renk seçeneği yok ama cildinizle bütünleşiyor. 11,25 liraya almamaya değmez...


Ay o kadar yazdım ve mart güzelleri hala bitmiş değil! 
Bu post'u burada noktalayıp bir sonrakinden devam etmek gerekecek :) 

Saç boyamama günlüğüm: Başlangıç

Annemle babamın saçları otuzlarına varmadan beyazlamıştı. Ben beyazlarla üniversite yıllarında tanıştım, diplomamı alırken saçlarımın görünen bir kısmı beyazlamıştı.
Şimdi, 33 yaşımda, dip boya zamanımın geldiğinin kollektif olarak fark edildiği ve eşimi tedirgin edecek miktarda beyazım var.
Çok uzun zaman saçımı kuaförde boyattım. Boya araları 6 aya çıkıp beyazlar kendini ilk hafta bitiminde göstermeye başlayınca da köpük boya ile evde boyamaya geçtim. 3 hafta - 1 ay arası boyamaya başladım.
Rengim budur: Cassis velvet brown. Harika bir kızıl kahve


En son boya zamanım geldiğinde, Perfect Mousse bulmakta çok zorluk çekince tezgahtardan bu serinin artık gelmeyeceğini öğrendim (Doğruluğundan çok emin olmasam da üzüldüm). Ve o son boyadan beri saçımı artık boyamamayı düşünüyorum.
Dün biraz araştırma yaptım. "Beyazlarımızı nasıl uzatırız" diye aratınca gelen forumlar, yorumlar hep 40+ yaş grubu kadınlara ait. Bu tabi biraz insanın canını sıkıyor. Fakat sonra bir iki fotoğraf ("young grey hair" diye guggılladım ama yine de çok sonuç yok), güzel bir yazı ve bir blog buldum.
http://media.onsugar.com/files/ons1/192/1922153/42_2009/9c5292a676bffbf2_sarah-harris.jpg
+/- 40 yaşlarında diye düşünüyorum ama belki de saçı daha yaşlı gösteriyor?


Bahsettiğim şu yazıda sadece beyaz saçlar için değil, türlü çeşit boyadan vazgeçme denemeleri için tavsiyeler var. Burada ve pek çok yerde verilen tavsiyelerin başında "mutlaka kısa saç kullanın" geliyor. Saçlarım ömrü hayatımda ilk kez uzun ve onlardan henüz vazgeçmek istemiyorum. O yüzden bu tavsiyeyi dinlemek istemiyorum. Diğer tavsiyelerde ise yine saça kimyasal uygulatmak var: röfle, geçici boya, vs. E haklılar tabi ama ben daha yaratıcı bir çözüm beklemiştim :)
http://prettypinteresting.com/wp-content/uploads/2014/02/gray-hair-color-tips-opener.jpg
Bu kız ise cildiyle gençliğini ortaya koyuyor, saç detay oluvermiş.

Bulduğum bu blog ise tam aradığım şey oldu! Bu kız da genç (yani beyaz saç camiasına nazaran), bu kız da boyadan vazgeçmek durumunda kalmış, bu kızın da coşkun beyazları var... ve üstelik bu macerasını belgelemiş. Yazılarına biraz göz attım ve saçlarımı doğal haline bırakmak istediğimden emin oldum.

.
Lauren, beyazları ve blogu

Lauren'dan aldığım gazla ben de "beyaz hikayem"in günlüğünü tutmaya karar verdim. Şimdilik durum budur. Bakalım nereye kadar sabredeceğim :)

Dün geceden bu sabaha beyazlarımda %100 bir artış görülmüş olabilir. Sandıktan payımıza düşen...


30 Mart 2014 Pazar

Makyajda "ben almayayım" seviyesi

Kozmetik bloglarında gezerken veya guru video'larını seyrederken sizin de "öf bu ne ya" dediğiniz oluyor mu? Sevdiğim her beauty blogger'ın sözünü sarsılmaz gerçek kabul ettiğim bir dönem oldu. Fakat artık cildimi, makyaj malzemelerimi, ihtiyaçlarımı ve limitlerimi bildiğim için her şeyi topluyor, pek azını gerçekten onların anlattığı gibi uyguluyorum.
Fakat bazı uygulamalar var ki doğrudan "ben almayayım" diyor ve üzerinde düşünmüyorum bile. Mesela...

Takma kirpikler!

Her günlük makyajını takma kirpik ile taçlandıran vlogger'lar var. Arkadaşım n'apıyorsunuz? Hani makyaj doğal güzelliğimizi ortaya çıkarmaya yarıyordu? Benim güdük ve seyrek kirpiklerimin bile bunca sahteliğe ihtiyacı yok. Nedir sabah akşam kirpik diplerinizi o yapıştırıcılara maruz bırakıp gözlerinize kelebek konmuş gibi dolaşmanın manası? Özel günlerde bile takma kirpiğe direnen biriyim, bu yüzden takma kirpiklere "ben almayayım" diyor, bir sonraki uygulamaya geçiyorum.
Vlogger'lar bir gün rekabette bu seviyeye varacaklar...

Göz kapağına kapatıcı sürmek

Bunu yapan vlogger gördüğümde acilen X tuşuna basasım geliyor ama diğer tekniklerini merak ettiğim için sol elim, sağ elime engel oluyor. Kapatıcı dediğin yağlı, kremsi bir ürün. Cildinin üzerinde durmasın, cildinde erisin, kusurları kapatsın diye var. Niye sürüyon onu yağlı göz kapağına? Teknoloji çok gelişti arkadaşım. Urban Decay Primer Potion'dan Too Faced Shadow Insurance'a; The Balm Put a Lid on It'ten Benefit Stay Don't Stray'e yüzbin çeşit primer üretildi. Hadi onu kullanmıyorsun, bari MAC Paint Pot, Maybelline Color Tattoo gibi çabuk kuruyan bir krem far kullan. Ama caaanım göz makyajını neden o yağlı bazla heder edersin? Yo dostum yo, "ben almayayım"

Bu arkadaş favori primer'larını yazmış şurada
Kardaşyan üçgeni

Hayır! İyi güzel aydınlık görünüyoruz da, üzerimizden bu kadar sahtelik akarken konturumuz ve haylaytımız geometrik olarak mükemmel olsa neye yarar? O boyalı gözlerimizle makyaj yaptığımızı belli ediyoruz tamam da, cildimizde maske varmış gibi dolaşarak neyi amaçlıyoruz? Evet o göz pınarı, göz kenarı ve burun noktalarından oluşan üçgeni aydınlatmak yüze gerçekten de bir parlaklık katıyor. Fakat kapatıcı/aydınlatıcı tüpünün yarısını sağa, yarısını sola boca edip on saat blending ile uğraşarak yakaladığımız sonuç bence "aydınlık" değil "sahte". Bana göz pınarının altındaki en mor bölgeyi kapatıp etrafını azıcık aydınlattığımız cilt makyajlarıyla gelin. Bu kadarını "ben almayayaım."

Doğal ne değildir deseler, aha bu derim (Foto kaynak)
Contour and highlight like Kim Kardashian and an evening make up look
Ağlicim... (Foto kaynak)


Ya sizin dişinizi kamaştıran makyaj teknikleri nelerdir? "Ben almayayım" seviyeniz neresi?

Yeni bir nefret hikayesi

Lisede sınıfça zeytinyağı fabrikası gezisine gitmiştik. Gezinin bir noktasında, posaların biriktirildiği geniş bir havuzun tam üstünde, ince bir tahta köprünün üstüne çıktık. O ne korkunç bir kokuydu öyle! Önümde ve arkamda, sınıf arkadaşlarım uzun bir kordon oluşturmuştu ve bu yüzden kaçamıyordum da! Orada geçirdiğim beş-on dakika hayatımın en korkunç anılarından biridir. Nefes almamak için verdiğim mücadele ve sonsuza kadar öyle kokacakmışım hissi, üzerinden 15 sene geçmiş olmasına rağmen hala hafızamda.
Herhalde kokladığım en korkunç koku oydu...

Nivea Pure&Natural makyaj temizleme mendilleriyle tanışana kadar.
Pure & natural? Puke & horrible.
Makyaj temizleme mendilleri hususunda hiç ayrım yapmam, hepsi fikrimce eşit derecede kötüdür ve ancak kalıntıları temizlemeyi becerebilirler. Ama illa ki ihtiyaç duyar ve her zaman bir paket bulundururum. Geçen gün de mendillerim bitince hızlı bir alışveriş için Gratis'e girdim ve mevcut üç marka içinden seçimimi yaptım. Biri Uni wipes'ındı. Kızım bebekken Uni Baby ile karıştırıp aldığım bu markadan zaten oldum olası hazzetmediğim için es geçtim. Yanında hatırlamadığım bir marka ve Nivea vardı. Daha pahalı olmasına rağmen Nivea'dır dedim, bildiğimiz sevdiğimiz bir isimdir, cilt bakımında markadır dedim, aldım. Üstelik "Organik Argan Yağı ve Aloe Vera" yazısına da tav oldum.

Almaz olaydım! Dediğim gibi etkinliği hakkında yorum yapmıyorum çünkü hepsi aynı. Ama böyle bir kokuyla hiçbirinde karşılaşmamıştım. Yüzüme ölü balık sürüyormuşum gibi! Lise anımdan da daha kötü üstelik, çünkü o gün o köprüden indim ve o koku geçti. Fakat şu şeyi yüzüme sürdükten sonra benle her yere gelmesi, üzerime sinmesi, yani kokunun kalıcılığı... işte buna tahammül edemiyorum!

Aldığı her ürünü asla atmayan, ya bitiren ya hediye eden biri olarak bunu mecburen bir şekilde tüketeceğim, kolumdaki swatch'ları falan silerim herhalde. Ama sonsuza kadar sana lanet edeceğime emin olabilirsin Nivea ><

Not: Seçim sonuçlarını izlerken tırnak yemek yerine yazı yazmak iyi geliyor :)





24 Mart 2014 Pazartesi

Clinique vs Hassas ciltler

İlk Clinique ürünlerimi, bundan seneler önce Strawberry'den almıştım. Clinique macerasına başlayan çoğu insan gibi ben de 3 adımlık cilt bakımı setini aldım: Temizleme, tonik, nemlendirici. O zamanlar karma-yağlı bir cildim vardı ve ona uygun ürünlerimi geldiği gün bir heves kullanmaya başladım. Ve ne hikmetse tam aynı dönemde cildimde ciddi bir sivilcelenme başladı. Bir süre kaynağı bu muhteşem sette aramasam da en sonunda sebebin Clinique cicilerim olduğuna kanaat getirdim ve hemen uzaklaştım kendilerinden.

Kahrolun.
Fakat uzun süre sebebin Clinique değil, Strawberry'nin lafı çok dolaşan sahte ürünleri olduğuna inandım. Geçen ay da, uzun süre cesaret edemedikten sonra, gidip Sephora'dan bu seyahat boyu seti almaya karar verdim. Tabi yaşla gelen yeni, karma-kuru cildime uygun olanı.
Ve kullanır kullanmaz cildimdeki ilk sivilce baş gösterdi. Bu sefer kontrollü deney yapmaya karar verdim: Hangisi suçluydu? Her gün sadece bir tanesini kullandım, diğerleri için günlük kullandığım ürünlere devam ettim. Yok. Her seferinde yeni bir tane daha sivilce çıktı. Kullanmayı bıraktığım bir hafta olmasına rağmen hala da gitmiş değiller. 

Cildim hassas, evet. Çoğu ürüne tepki vermişliğim var. Fakat Clinique'lerin cildimde yarattığı mayın tarlasına en dandik market ürünleri bile sebep olamadı. Bu saatten sonra bir daha Clinique almam, aldırmam, cildimin yanına yaklaştırmam. Kahrol e mi.


Toprak

İnsan makyaja hobi olarak sarınca, çevresindeki tüm yüzleri uygulama ortamı olarak görmeye başlıyor. "Bu kızın göz şekline smokey çok güzel uyar", "Göz altlarına yanlış kapatıcı uygulamış", "O makyaja keşke kuyruklu liner çekseymiş." vb.
Eleştirmekten ziyade hayranlıkla seyrettiğim makyajların başında televizyon makyajları geliyor. Karakterlere uygun olarak tasarlanmış ve tutarlılıkla uygulanan makyajlara bayılıyorum. Ben de bir seri yapıp beğendiğim tv makyajlarını paylaşmaya karar verdim. İlk seçimim de, artık güncelliğini kaybetmesine rağmen hala güzel Dana Scully.

Dudak <3

90'lar televizyonu mat ciltler ve kalemi sınırlardan taşan dudaklardaki kiremit rengi mat rujlar ile dolup taşmış olsa da, bu makyajın güzel de olabileceğini gösteren şüphesiz X files güzeli Gillian Anderson'dır.
Görüldüğü üzere komple mat (dudakların biraz parlamasına itibar etmeyin, rujlar da hep mat) bir makyaj. Bunda Scully'nin bir FBI ajanı olmasının rolü olsa da, en büyük payı 90'lar kapıyor.

Gillian Anderson'ın doğal renkleri (kızıl saçlar, şeftali alt tonlu açık ten) bu makyajın monokromatik olmasına neden oluyor fakat bence sonuç şahane.
Cilt her zaman mat. Günümüzün teknolojisiyle üretilen ince ve saydam fondötenler o zaman henüz ortalıkta olmadığından, mat ve pudramsı görünümden pek kaçış yok. Yanaklarda her zaman şeftali tonları. Gözlerde ise makyaj çok çok az, MAC Soft Brown veya benzer tonlarda bir far ile ile hafif bir gölgeleme. Kalem kullanılmıyor, maskara ise varla yok arası, kirpiklere özel bir vurgu yok.
Dudaklar ise bu makyajın ilgi noktası. Bölüm bölüm kullandığı ruj değişse de, Scully'nin alamet-i farikası bu turuncu bazlı, kiremit kırmızısı dudaklardır. İnternetlerde bayağı bir dolaşmama rağmen kullanılan renklerle ilgili bir bilgi yok. Fakat eski MAC'çiler, bu rengin artık üretilmeyen MAC Marrakesh olduğunu söylüyorlar.
Bu dudak rengini bulunca kaçırmayacağım kesin!




21 Mart 2014 Cuma

Flaş fotografi

Düğün, mezuniyet vs. gibi makyaj videoları hazırlarken vlogger'ların hiç durmadan tekrar ettiği tek bir ortak nokta vardır: SPF kullanmayın çünkü flaş patlar!
Özellikle şu noktaya vurgu yapmak istiyorum: Flaş zaten doğası gereği patlayan bir şey, evet. Daha kamera bile tutmayı bilmeyen yeteneksiz özel gün fotoğrafçılarının; aperture, ISO ve shutter speed ayarlarından bihaber denklanşöre çataçat basmalarından kaynaklanıyor. Makyajınızın bir suçu yok! 
Jordan Liberty de, mythbuster tarzı bir video ve dünya güzeli modeli Ashley ile bunu bize bir güzel kanıtlamış. 
Özetle diyor ki Jordan, olay dijital fotoğrafçılıkta bitiyor. SPF fondötenlerinize ve HD pudralarınıza burun kıvırmayın!


Beğendiğim video'ları paylaşmayı seviyorum çünkü bilmiş bilmiş anlatmak yerine, sizi bilginin orijinal kaynağına yönlendirmenin daha dürüstçe olduğuna inanıyorum ;)
İyi seyirler!

20 Mart 2014 Perşembe

Yaktın bizi Euro!

Beş gün hem iş hem tatil yapalım diyerek Lizbon'a gittim. Daha önce de Lizbon'a gidip tüm tarihi yerleri dolaştığım için bu sefer alışveriş ve şehrin keyfine varabildim. Şehri yaşamak için bir yere ikinci defa gitmek gerekiyor bence. İlk seferlerde onu da görücem, bunu da görücem derken koşuşturma içinde şehri kaçırıyorsunuz.

Gelelim alışveriş mevzusuna. İki tane alışveriş merkezini gezdim. İlki şehir merkezine yakın olan Amoreiras, diğeri ise Vasco da Gama. Tabi ki makyaj malzemelerini inceledim. Ancak ülkemizde Euro'nun 3 TL'den fazla olması beni alışverişten alıkoydu. Çünkü ülkemizde satılan bir ürünü oradaki fiyatlarla karşılaştırdığımda 2-3 kat fark ediyordu.

Kozmetik ve güzellik mağazaları arasında bizim de tanıdığımız Lush, Sephora, Body Shop ve Douglas var. Ancak ülkemizde olan ürünler daha pahalı ya da aynı seviyede. Eğer özellikle aradığınız Türkiye'de olmayan bir marka ya da ürün varsa almak istedğiniz alışveriş mantıklı yoksa paranızı İstanbul'da harcayın derim.

Kendi yerel kozmetik shoplarında ise ürünleri çok beğenmedim açıkçası. Zaten ürün çeşidi de azdı. Ancak dört bloggerımıza da birer ruj almayı ihmal etmedim. :) Intense marka rujlarımız işte bunlar. (Resimde ışık patladı biraz ama alışveriş merkezinde acele çektim. pardon)

Onun haricinde bulduğum krem, parfüm vb. ürünleri topladım. Ama artık İstanbul'da pek çok ürün var ve euro'nun tırmanışı yurt dışından alışverişi biraz anlamsız kılıyor.

Bu arada alışverş çılgınlarına Lizbon hakkında küçük bir bilgi: Ayakkabılar ve çantalar Türkiye'ye göre daha ucuz. Lizbon'dan makyaj malzemesi olmasa da çanta ve ayakkabı kesin alınır. Nitekim aldım da :)))

Makyaj yapmış mı?

Son zamanlarda (yani blog'u açmanın hemen akabinde) canlanan direniş ruhu nedeniyle, içimden kozmetik hususunda yazmak hiç gelmiyordu. Fakat video'ları izlemeye, blog'ları okumaya ve elbette ki kozmetik çantamızı doldurmaya tam gaz olmasa da rölantide devam ettik.
Bu makyaj alemine yolculuklarımdan birinde, sevsem mi sevmesem mi karar veremediğim Lisa Eldridge'in daha önce gözden kaçırdığım bir video'suna denk geldim: doğal makyaj (yani anglofonun no makeup makeup dediği).
Şimdi makyaj aleminde zilyorlarca doğal makyaj video'su olduğu bir gerçek. Fakat çoğu işin özünü anlamamış, neredeyse takma kirpikle bitirecek vaziyetteler. Doğal tonlarda makyaj ile doğal makyajı bir tutma hastalığından muzdaripler. 
Fakat bu abla işi kalbinden yakalamış. Gerçekten görünmemesine özen göstererek boyanıyor, çok güzel de tavsiyeleri var. Sabahları işe giderken vapurdaki kadınların makyajlarını incelerim genelde. Bazen mükemmel cildi, uzun kirpikleri ve pembiş dudak rengi olanların makyaj yapıp yapmadıklarından, bunların gerçek özellikleri olup olmadığından emin olamam... İşte Lisa da tam bu izlenimi yakalamaya çalışmış. Ha ben kuyruklu liner'ımdan ve kırmızı rujumdan vazgeçer miyim? Hayır. Ama video izlemeye değer :)


14 Mart 2014 Cuma

Essence&Rival de Loop Keşfi...


Rossmann'ın , Gratis ve Watsons kadar bilinmemesinin sebebi maalesef onlar kadar yaygın mağazaya sahip olmaması.Çok büyük bir ürün farkı yok, vücut bakım ürünleri çok çeşitli bir de makyaj markalarından Rival De Loop mevcut. Şimdi bakalım neler almışım:




  1. Essence Ruj (indirimli fiyat: tanesi 7;75) : İlk defa Essence ruj sahibi oldum. Fiyat/performans değerlendirecek olursam eğer çok beğendim. Nesini mi beğendim? Dokusuna ve çoğu rengine bayıldım ayrıca kalıcılığı da hiç göz ardı edilecek gibi değil.


Deneme amaçlı sadece 1 tane alacaktım ama silip silip her rengi deneyince 3 tane almadan duramadım, bundan sonra da diğer renklerini kesinlikle alacağımdan eminim. 


Sondaki cici pembe rengin de olan ise çok hafif bir ''dudak pembesi'' rengine ve inanılmaz bir yumuşaklığa sahip.Onun fiyatı ise 3,50 T.L. Bu arada bu fiyatlar minik bir indirim sonucu bu kadar şahane ama normalde 3-5 lira daha fazla.


2- Rival De Loop (indirimli fiyat:10,75 T.L.) ve Essence (indirimli fiyat:6,75 T.L.)  Maskaralar: Bu iki markadan da ilk maskara
alışım. Mavi maskara hep almak istemiştim, bir de suya dayanıklı alayım dedim.Açıkçası ikisinin de performansından memnun kalmadım. 

3- Rival De Loop Gel Eyeliner: (indirimli fiyat: 6,40 T.L.) Eyeliner süren insan değilim, hayatımın hiç bir evresinde denemedim ne oldu da aldım değil mi? Dedim ki kendi kendime yapabilirsin. En azından yumuşak bir renk alıp beceremesem de bir şekilde kolay toparlarım, işin içinden çıkarım diye düşündüm. Gel gör ki şansıma kuru çıktı. İlgili hanımefendiye jel eyelinerınız yok mu diye sordum ve kıyıdan köşeden çıkarıp bulduğu bu şahsına münhasır yavrucağı verdi, sanırım uzun yıllardır o mağazada can çekişiyordu.Olsun yine de bağrıma bastım ama cesur denemelerim devam edecek. 

4-Rival de Loop Makyaj Bazı: (indirimli fiyat: 8;39 T.L.) Makyaj bazının özel günlerde gerekli olduğuna nihayet inandım ve denemek için bu minik ve de cici ürünü aldım.Yumuşaklığını ve sürülüşünü çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Biraz parlak geldi ama tam bir deneme yapmadan yorumlamak istemiyorum.

5-Essence Fondöten: (fiyatı:12 T.L.) Fondöteni  oldum olası sevemedim, kalıp gibi yüzde kalmasından hep muzdariptim. BB Kremler çıktı da hepimiz rahatladık. Ama bu mat fondöteni beğendim açıkçası, 3 renk seçeneği mevcut, ben ortayı tercih ettim. Fiyat olarak hem bu kadar uygun hem de başarılı olması paha biçilemez.

6-Wellness Beauty Vücut Yağı: (indirimli fiyat:2,95 T.L)  İncir ve Gül özlü bir yağ, kokusuna bayıldım.Islak ya da kuru cilde uygulanabilir. Kuru uyguladım biraz yoğun bir yapısı var ama ben vücut yağlarını hep duştan çıkmadan önce son durulama sonrasında sürüp havluya sarılanlardanım. Böylelikle dışarıda bir daha vücut kremleriyle uğraşmıyorum, özellikle bazı kış akşamların da çekilmez olabiliyor vücut kremi seremonisi.


Özetle; Essence beni hayal kırıklığına uğratmadı, tahminimin üzerinde etkilendim hele de o rujlara bayıldım. Bundan sonra büyük paralar verip ruj alırken iki kere düşüneceğim. Rival De Loop' a ısınmak için sanırım zamana ihtiyacım var ama farklı ürün denemelerim devam edecek.
Kalın Sağlıcakla